Bu yazı, genç travestiler için bir nevi hayatta kalma ve şehri fethetme rehberi olacak. Çayınızı, kahvenizi alın, arkanıza yaslanın ve İstanbul’u birlikte keşfe çıkalım. Şehrin yeni parlayan yıldızları, İstanbul’un tozunu attırmaya gelen taze kanlar, hoş geldiniz! Bu şehir, devasa bir podyum ve bizler de onun en göz alıcı mankenleriyiz. Ama biliyorum, o ilk adımlar, özellikle de topuklu ayakkabıların üzerinde, biraz sallantılı olabilir. “Nereye gitsem, ne giysem, bu kalabalıkta nasıl ‘ben buradayım’ desem?” diye düşündüğünüzü duyar gibiyim. Endişelenmeyin! Bu satırları, İstanbul’u adımlarken benim gibi sayısız macera yaşamış, birkaç topuk kırmış ama ruhunu asla kırmamış bir ablanız yazıyor.
İlk Adım: Gardıroptan Sokağa Uzanan Cesaret Yolu
Her şey o kapıdan çıkma anıyla başlar. İçeride saatlerce hazırlanmışsın, makyajın on numara, saçların ahenkle dans ediyor, kıyafetin üzerine tam oturmuş. Aynadaki o muhteşem kadına bakıp “İşte bu benim!” diyorsun. Ama sonra o kapı aralanıyor ve dışarıdaki dünya bütün gerçekliğiyle üzerine geliyor. Tanıdık geldi mi? Hepimiz o yoldan geçtik.
İstanbul’un sokakları ilk başta biraz göz korkutucu olabilir. Her köşe başında farklı bir hikâye, farklı bir bakış vardır. Ama unutma, o bakışların çoğu aslında meraktan, bir kısmı ise hayranlıktan. Senin o özgüvenli duruşun, en pahalı mücevherden daha çok parlar. İlk zamanlar için sana tavsiyem, kendini en rahat hissettiğin kombinle dışarı çıkman. Belki o 15 santimlik stiletto’ları bir sonraki sefere saklayıp, daha şık ama yürümesi kolay bir topuklu veya platform tercih edebilirsin. Unutma, amacımız geceyi ağlayan ayaklarla değil, keyifli anılarla bitirmek.
Genç travestiler için en büyük zorluklardan biri, halka açık alanlarda rahat hareket edebilmektir. Benim ilk zamanlarımdaki mottom şuydu: “Yürüdüğün yer podyumun, her adımın bir poz.” Başını dik tut, omuzlarını geriye at ve gülümse. Gülümsemek, en güçlü silahtır. İnsanların sana nasıl davranacağını, çoğunlukla senin onlara verdiğin enerji belirler. Sen ne kadar kendinden emin ve pozitif olursan, etrafındaki atmosfer de o kadar pozitifleşir.
İstanbul’un Nabzını Tuttuğumuz Mekanlar: Nerede Takılmalı?
İstanbul koca bir derya, içinde kaybolmak çok kolay. Ama doğru limanları bilirsen, en keyifli yolculuk seninki olur. Özellikle genç travestiler için hem güvenli hem de eğlenceli mekanları bilmek hayati önem taşır. Hadi gel, sana kendi favori rotalarımdan birkaçını fısıldayayım.
Beyoğlu ve Cihangir: Bohem Rüzgarlar ve Sanat Kokan Sokaklar
Beyoğlu, bizim kalemizdir desek yeridir. İstiklal Caddesi’nde salınarak yürümek, başlı başına bir ritüeldir. Evet, kalabalık olabilir, hatta bazen o kalabalıkta yürümek maraton koşmak gibi hissettirebilir. Ama o caddenin enerjisi, ışıkları, insanları… Paha biçilemez. Özellikle akşam saatlerinde İstiklal’in ara sokaklarına dalmak, bambaşka bir dünyanın kapılarını aralar.
Cihangir ise Beyoğlu’nun daha sakin, daha entelektüel ve daha bohem kuzeni gibidir. Burada bir kafeye oturup saatlerce sohbet edebilir, kendini evinde gibi hissedebilirsin. Cihangir’in en güzel yanı, kimsenin kimseye karışmamasıdır. Orada istediğin gibi giyinip, istediğin gibi var olabilirsin. Kahveni yudumlarken yan masadaki teyzenin sana gülümseyerek selam vermesi, Cihangir’de sıradan bir durumdur. Özellikle genç travestiler için bu mahalle, şehirle barışmak ve kendini güvende hissetmek için harika bir başlangıç noktasıdır. Firuzağa Kahvesi’nin önündeki merdivenlerde oturup geleni geçeni izlemek bile bir terapidir.
Karaköy ve Galata: Tarihle Modernin Aşk Yaşadığı Yerler
Karaköy, son yıllarda geçirdiği dönüşümle İstanbul’un en popüler yerlerinden biri haline geldi. Tarihi binaların arasına serpiştirilmiş modern kafeler, butikler ve sanat galerileri… Karaköy’de hem ruhunu doyurabilir hem de harika fotoğraflar çekebilirsin. Özellikle Fransız Geçidi’nin o büyülü atmosferinde bir kahve molası vermek ya da grafitilerle süslü duvarların önünde poz vermek, Instagram profilini şenlendirecektir.
Galata ise o ikonik kulesiyle her zaman bir çekim merkezi olmuştur. Galata Kulesi’nin etrafındaki dar sokaklarda kaybolmak, küçük butiklerden alışveriş yapmak ve o tarihi dokuyu içine çekmek gibisi yoktur. Özellikle gün batımında Galata’dan Haliç’e bakmak… İşte o an, İstanbul’a bir kez daha aşık olursun. Bu bölgeler, gündüzleri keşfetmek için harikadır. Hem turistlerin yoğun olduğu yerler olduğu için kalabalığa karışmak ve daha rahat hareket etmek daha kolaydır.
Kadıköy: Anadolu Yakası’nın Asi ve Özgür Ruhu
“Avrupa Yakası tamam da, Anadolu Yakası’nda hayat nasıl?” diye soranları duyar gibiyim. Cevap tek kelimeyle harika! Kadıköy, kendi kurallarıyla yaşayan, özgür ve alternatif bir ruha sahip. Moda’nın sakin sokaklarında yürüyüş yapmak, Bahariye Caddesi’nde vitrinlere bakmak, barlar sokağında gecenin nabzını tutmak… Kadıköy, herkese ve her ruh haline hitap eden bir yer.
Burada insanlar daha rahat, daha az yargılayıcıdır. Özellikle Moda Sahili’nde çimlere yayılıp arkadaşlarınla sohbet etmek, İstanbul’un en keyifli aktivitelerinden biridir. Kadıköy, genç travestiler için kendilerini ifade edebilecekleri, sanatsal ve kültürel etkinliklere katılabilecekleri ve en önemlisi, “ait” hissedebilecekleri bir yerdir. Vapura atlayıp o kısa deniz yolculuğuyla karşıya geçme fikri bile insana bir özgürlük hissi veriyor, denemeye değer!
“Ne Giydin Kız Sen Öyle?” Dedirten Stil İpuçları
İstanbul’da stil, bir ifade biçimidir. Özellikle bizler için kıyafetlerimiz, kimliğimizin ve ruh halimizin bir yansıması. Ama bu büyük şehirde stil sahibi olmak, sadece güzel giyinmekten ibaret değil. Aynı zamanda pratik ve akıllıca giyinmeyi de gerektirir.
1. Ayakkabı Seçimi Hayat Kurtarır: Canım, o en sevdiğin, en seksi stilettoları anlıyorum. Ama Arnavut kaldırımlarıyla ünlü Beyoğlu’nda ya da yokuşlarıyla meşhur Cihangir’de onlarla bir gece geçirmeye çalışmak, kendine yapabileceğin en büyük işkence olabilir. Yanında mutlaka katlanabilir bir babet veya şık bir spor ayakkabı taşı. Gece kulübüne girerken topuklularını giyer, çıkışta ayaklarını rahata erdirirsin. Unutma, rahat ayaklar, mutlu bir gece demektir.
2. Kat Kat Giyinmenin Gücü: İstanbul’un havasına güven olmaz. Gündüz güneş yakarken, akşam ayazı iliklerine işleyebilir. Özellikle bahar aylarında üzerine alabileceğin şık bir ceket, trençkot veya büyük bir şal hayat kurtarır. Hem stilini tamamlar hem de seni ani hava değişimlerinden korur. Böylece “donuyorum” diye gecenin yarısında eve kaçmak zorunda kalmazsın.
3. Çanta Değil, Cephanelik: Bizim çantamız, sadece ruj ve anahtar taşımaz. O, bir hayatta kalma kitidir. İçinde neler olmalı? Mini bir saç spreyi, akmayan bir göz kalemi, yara bandı (o ayakkabılar mutlaka vuracak), küçük bir parfüm ve tabii ki bir powerbank. Şarjın bitmesi demek, gecenin de bitmesi demek olabilir. Hazırlıklı olmak, her zaman bir adım önde olmaktır.
4. Kendin Olmaktan Korkma: En önemli stil ipucu bu. Moda dergileri ne derse desin, trendler ne olursa olsun, sen içinde kendini en iyi hissettiğin şeyi giy. Leopar desenli tulumunla mı daha özgüvensin, yoksa sade siyah bir elbiseyle mi? Cevabı sadece sen biliyorsun. Senin enerjin, giydiğin kıyafeti taşıyan en önemli aksesuardır.
İstanbul’da Sosyalleşme: Yeni İnsanlarla Tanışma Sanatı
İstanbul’da yalnız hissetmek, okyanusun ortasında susuz kalmaya benzer. Etrafın insan kaynıyor ama nasıl bağlantı kuracağını bilemiyorsun. Özellikle genç travestiler için yeni bir çevre edinmek, hem destek bulmak hem de şehre daha çabuk adapte olmak adına çok önemlidir.
İlk ve en önemli kural: Gülümse ve göz teması kur. Bir kafede, barda ya da bir etkinlikte, ilgini çeken veya enerjisini sevdiğin birine içten bir gülümseme göndermek, iletişimin ilk adımıdır. Çoğu zaman bu küçük jest, bir sohbete dönüşebilir.
LGBTİ+ dostu mekanlar, yeni insanlarla tanışmak için en güvenli ve rahat ortamlardır. Bu mekanlarda kendini açıklamana gerek kalmadan, olduğun gibi kabul edilirsin. Bu tür barları, kafeleri veya kulüpleri araştırıp gitmek, senin gibi hisseden, senin gibi yaşayan insanlarla tanışmanı sağlar. Unutma, bizim komünitemiz güçlüdür ve birbirine destek olur. Bir ablan olarak söylüyorum, yalnız değilsin.
Sosyal medya grupları ve uygulamalar da harika birer araç olabilir. İstanbul’daki LGBTİ+ gruplarını, etkinlik sayfalarını takip et. Bu sayfalarda düzenlenen partiler, piknikler, film gösterimleri gibi etkinlikler, sosyalleşmek için harika fırsatlardır. Ama tabii ki güvenlik her zaman öncelikli. Tanımadığın insanlarla buluşurken mutlaka halka açık yerleri tercih et ve bir arkadaşına nerede, kiminle buluştuğunu haber ver.
Dikkat Edilmesi Gerekenler: Şehrin Cilveleri ve Tuzakları
Her güzelin bir kusuru olduğu gibi, İstanbul’un da dikkat edilmesi gereken yanları var. Güzelliğiyle başını döndürürken, bir anlık dalgınlığından faydalanmak isteyenler de olabilir.
Taksi Macerası: Ah o taksiler… Bazen en iyi dostun, bazen en büyük kabusun olabilirler. Özellikle gece geç saatlerde, bilmediğin bir yerden taksiye biniyorsan mutlaka uygulama kullan. Gideceğin yeri ve yaklaşık ücreti önceden bilmek, seni birçok olası sorundan korur. “Taksimetre bozuk abla”, “Oradan yol kapalı, uzatmamız lazım” gibi klasik numaralara karşı hazırlıklı ol. Özgüvenli bir şekilde “Ben yolu biliyorum, lütfen buradan gidin” demek, çoğu zaman işe yarar.
“Canım Bir Şey İçer miyiz?” Tehlikesi: Eğlenirken, tanımadığın birinden gelen içki teklifini kabul etmek riskli olabilir. Kendi içkini kendin al veya barmenin hazırladığını kendi gözlerinle gör. Bu sadece bizim için değil, herkes için geçerli bir güvenlik kuralıdır. Eğlencenin tadını kaçıracak bir duruma mahal vermemek en iyisi.
Yargılayan Bakışlarla Başa Çıkma: Ne yazık ki, her zaman güllerle karşılanmayacaksın. Bazen rahatsız edici bakışlara veya laf atmalara maruz kalabilirsin. Bu durumlarda en iyi strateji, görmezden gelmektir. Onlara istediği tepkiyi verme. Senin değerli enerjini, o seviyesizliğe harcamana gerek yok. Başını dik tut ve yoluna devam et. Unutma, onların sorunu seninle değil, kendi dar kafalarıyla. Sen muhteşemsin ve hiçbir bakış bu gerçeği değiştiremez.
Bu Şehir Senin!
Sevgili genç travestiler, İstanbul’un yeni kraliçeleri… Bu şehir, size sonsuz olasılıklar sunan dev bir oyun alanı. İçinde kahkahalar var, gözyaşları var, aşklar var, hayal kırıklıkları var. Ama en önemlisi, içinde “kendin olma” fırsatı var.
Bu sokaklarda yürürken attığınız her adım, sadece sizin için değil, sizden sonra gelecek olanlar için de bir yol açıyor. Her gülümsemeniz, bir ön yargıyı yıkıyor. Her özgüvenli duruşunuz, birilerine cesaret veriyor.
Korkma. Düşmekten, topuğunu kırmaktan, yanlış bir sokağa girmekten korkma. Her hata bir derstir, her macera bir anıdır. Bu şehrin tadını çıkar. Cihangir’de bir kahve iç, İstiklal’de yürü, Kadıköy’de vapura bin, Boğaz’a karşı hayal kur.
Unutma, sen bu şehrin grisine inat, en canlı renksin. Podyum senin, ışıklar üzerinde. Şimdi çık ve parla

