behçeşehir travesti aşkları

Bahçeşehir Travesti Aşkları: Göletin Kenarında Kaygısız Bir Gelecek

İstanbul’un en yeşil, en planlı ama bir o kadar da en “acaba şimdi ne olacak?” dedirten semti Bahçeşehir’den bildiriyorum! Bugün klavyemin başına oturdum, kahvemi aldım (gölet manzaralı, elbette) ve parmaklarımı sizin için, bizim için, o meşhur Bahçeşehir travesti maceraları için şakırdatmaya başladım. Konumuz derin, konumuz mühim: Bahçeşehir’de aşk, hayat ve o kaygısız gelecek dediğimiz tatlı hayal!

Ah, Bahçeşehir… Düzenli caddeleri, modern siteleri ve o devasa yapay göletiyle adeta bir Amerikan rüyası simülasyonu. İnsan şöyle bir bakınca sanırsın ki herkes mükemmel çimlerinde barbekü yapıyor, altın rengi köpeklerini gezdiriyor ve akşamları da ailece mısır patlatıp film izliyor. Peki, bu kusursuz tablonun içinde bizler, yani hayatın tüm renklerini üzerinde taşıyan, kahkahasıyla beton duvarları titreten travestiler nerede duruyoruz? İşte bu yazıda, bu “Stepford Wives” setini andıran semtte bir Bahçeşehir travesti olarak var olmanın, aşık olmanın ve geleceğe dair hayal kurmanın ne demek olduğunu masaya yatıracağız. Biraz dedikodu, bolca kahkaha ve belki birkaç damla gözyaşına hazır olun. Çünkü biz buyuz; hayatı dolu dolu, filtresiz yaşayanlarız!

Gölet Mi, Gönül Mü? Bahçeşehir’de Flört Etmenin Dayanılmaz Hafifliği

Şimdi dürüst olalım. Bahçeşehir’de flört etmek, İstanbul’un diğer semtlerine pek benzemiyor. Taksim’in kaosu, Kadıköy’ün bohem rahatlığı ya da Beşiktaş’ın cıvıl cıvıl enerjisi burada yerini daha sakin, daha “gözlemci” bir atmosfere bırakıyor. Burada herkes birbirini tanır ya da tanıdığını sanır. Market kasiyerinden tutun da sitenin güvenlik görevlisine kadar herkes sizin sosyal çevrenizin bir parçasıdır. Bu durumun hem avantajları hem de dezavantajları var tabii.

Bir Bahçeşehir travesti olarak markete topuklu ayakkabılarınız ve en şık elbisenizle indiğinizde, ertesi gün komşu gününün ana konusu olabilirsiniz. Ama aynı zamanda, bu küçük topluluk içinde kendi güvenli alanınızı ve sizi gerçekten anlayan insanları bulma ihtimaliniz de bir o kadar yüksek. Flörtleşmeler genellikle kahve dükkanlarında, göletin etrafındaki yürüyüş yollarında ya da o meşhur alışveriş merkezinin koridorlarında başlar. Bir bakış, bir gülümseme ve ardından gelen o klasik soru: “Bu sitede mi oturuyorsunuz?” Ah, o soru yok mu! Bütün bir gelecek o sorunun içinde gizli sanki.

İşin komik tarafı, bu sakin ve düzenli ortam, aşk maceralarını daha da heyecanlı kılıyor. Gizli buluşmalar, kimseye yakalanmadan edilen sohbetler, sitenin otoparkında arabada çalınan bir şarkı eşliğinde edilen ilk öpücük… Sanki bir gençlik dizisinin başrolündeymişsiniz gibi hissedersiniz. Buradaki flörtler daha yavaş ilerler, daha çok tanımaya yöneliktir. Çünkü bilirsiniz ki atacağınız her adım, sadece sizi değil, karşınızdakini de etkileyecek bir sosyal çemberin içinde yankılanacaktır. Bir gün gölet kenarında el ele yürüdüğünüz kişiyle ertesi gün sitenin havuzunda pişti olmak istemiyorsanız, adımlarınızı dikkatli atmanız gerekir. Bu da ilişkileri daha anlamlı, daha derin kılıyor sanki. Ya da en azından biz kendimizi böyle avutuyoruz, ne dersiniz?

“Komşular Ne Der?” Sendromu ve Bir Bahçeşehir Travesti Klasiği

Gelelim zurnanın zırt dediği yere. İstanbul’un göbeğinde, sözde en modern semtlerinden birinde yaşarken bile o meşhur “elalem ne der?” baskısından kaçabiliyor muyuz? Maalesef hayır. Hatta Bahçeşehir gibi herkesin birbirinin penceresinden içeri baktığı bir yerde bu baskı daha da artabiliyor.

Bir Bahçeşehir travesti olarak yaşadığınız aşk, sadece iki kişi arasında kalmıyor. Komşularınız, sitenin yönetimi, hatta apartmanın WhatsApp grubu bile bu aşkın birer görünmez tanığı haline geliyor. Sevgilinizle eve girerken yan komşunun perdeyi aralaması, sabah asansörde karşılaştığınız alt kat sakininin imalı bakışları… Bunlar bizim gerçeğimiz. Ama size bir sır vereyim mi? Bu durumu tersine çevirmek, hatta onunla dalga geçmek bizim elimizde.

Ben mesela, en meraklı komşuma bir gün asansörde “Ayşe teyze, dün geceki misafirim biraz gürültücü müydü? Kusura bakma canım, yeni tanıştık da heyecandan olsa gerek!” deyivermiştim. Kadıncağızın yüzündeki ifadeyi görmeniz lazımdı. O günden sonra ne zaman beni görse kafasını başka yöne çeviriyor. Zafer benimdir!

Mesele, başkalarının yargılarını hayatımızın merkezine koymamak. Bizim aşkımız, bizim hayatımız. Onların dedikoduları, bizim kahkahalarımızın yanında cılız bir fısıltı gibi kalmalı. Unutmayın, en büyük gücümüz özgüvenimiz ve hayata karşı duruşumuz. Siz kendinizden emin olduğunuzda, kimsenin ne dediğinin bir önemi kalmaz. Onlar konuşur, biz yaşarız. Bu kadar basit. Zaten Bahçeşehir’in o düzenli ve bazen sıkıcı hayatına biraz renk, biraz heyecan katıyorsak ne mutlu bize! Belki de o perdelerin arkasından bizi izlerken, kendi monoton hayatlarından bir anlığına da olsa kaçıyorlardır, kim bilir?

Gelecek Kaygısı: Pembe Panjurlu Ev mi, Rengarenk Karavan mı?

Aşk güzel, flört heyecanlı… Peki ya sonrası? O meşhur “ciddi ilişki” ve “gelecek planları” konuları kapıyı çaldığında ne yapacağız? Bir Bahçeşehir travesti olarak gelecek hayali kurmak, bazen sisli bir havada göletin karşı kıyısını görmeye çalışmak gibi olabiliyor. Toplumun bize dayattığı o “pembe panjurlu ev” hayali, bizim renkli dünyamıza ne kadar uyuyor?

Çoğumuz için gelecek, belirsizliklerle dolu. Yasal olarak tanınmayan ilişkiler, evlat edinme hayallerinin uzaklığı, yaşlandığımızda bize kimin bakacağı gibi endişeler… Bunlar hepimizin aklının bir köşesinde duran ağır sorular. Hele ki partneriniz bu konulara yabancıysa, işler daha da karmaşık bir hal alabiliyor. Onu kendi gerçekliğimizle tanıştırmak, toplumsal baskılara karşı birlikte göğüs germeye ikna etmek, başlı başına bir mücadele.

Ama ben umutsuz değilim, asla olmadım. Belki bizim geleceğimiz, o klasik pembe panjurlu evde değil. Belki bizim geleceğimiz, tekerlekleri olan rengarenk bir karavanda, her gün başka bir manzaraya uyanmaktır. Belki de bizim geleceğimiz, birbirine kenetlenmiş dostlardan oluşan kocaman bir ailededir. Ya da belki, evet belki, o pembe panjurlu evin panjurlarını gökkuşağına boyamaktır.

Önemli olan, geleceği tek bir kalıba sokmaya çalışmamak. Kendi mutluluk tanımımızı kendimiz yapmalıyız. Bahçeşehir’in o düzenli yapısı içinde bile kendi “düzensiz” ama mutlu düzenimizi kurabiliriz. Birbirimize destek olarak, birbirimizin yaralarını sararak kendi güvenli geleceğimizi inşa edebiliriz. Unutmayın, en büyük güvencemiz yine bizleriz. Bir Bahçeşehir travesti diğerinin yoldaşıdır, sırdaşıdır, ailesidir. Biz birlikte olduğumuz sürece, aşamayacağımız hiçbir kaygı, üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir zorluk yoktur.

Gelecekten korkmuyorum. Çünkü biliyorum ki yanımda benim gibi hisseden, benim gibi hayal kuran ve benim gibi savaşan binlerce can var. Göletin kenarında oturmuş, kahvemi yudumlarken ufka bakıyorum. Belki sisli, belki belirsiz ama o ufukta parlayan bir umut ışığı görüyorum. O ışık, bizim kahkahalarımızdan, bizim aşklarımızdan ve bizim bitmeyen inadımızdan besleniyor. Ve inanın bana, o ışık her geçen gün daha da güçleniyor.

Sonuç olarak canlarım, Bahçeşehir’de bir travesti olmak, kendi içinde tezatları barındıran, komik, bazen zorlayıcı ama kesinlikle eşsiz bir deneyim. Göletin sakin sularında kendi fırtınalarımızı koparıyor, modern sitelerin arasında kendi masallarımızı yazıyoruz. Kaygılarımız var mı? Elbette var. Ama o kaygıları kahkahalarımızla boğacak, aşkımızla eritecek gücümüz de var.

Siz de bir Bahçeşehir travesti olarak kendi hikayenizi yaşıyorsanız ya da sadece bu renkli dünyanın bir parçası olmak istiyorsanız, unutmayın: Yalnız değilsiniz. Birbirimize tutunarak, birbirimizden güç alarak kendi kaygısız geleceğimizi, kendi cennetimizi bu beton ve çim yığınlarının ortasında kurabiliriz. Yeter ki inanmaktan ve sevmekten vazgeçmeyelim.

Şimdi izninizle, ikinci kahvemi alıp gölet kenarında biraz daha hayallere dalacağım. Belki yakışıklı bir prens atıyla değil de son model arabasıyla yanımdan geçer, kim bilir? Bahçeşehir burası, her an her şey olabilir! Hepinizi kocaman öpüyorum, renkleriniz hiç solmasın

Scroll to Top