Hepimizin aklının bir köşesinde dönüp duran, bazen fısıltıyla bazen de kahkahayla konuştuğumuz o meşhur konuyu masaya yatırmaya geldim: Kilolu travesti olmak gerçekten bir dezavantaj mı? Hani o magazin dergilerinin, Instagram fit-fenomenlerinin bize dayattığı “sıfır beden” terörünün ortasında, biz kıvrımlı, etli butlu, şöyle bir sarılınca insanın içini ısıtan güzeller ne yapacağız? Tartılarla mı kavga edeceğiz, yoksa tartıları tahtımız yapıp üzerine mi kurulacağız? Hadi gelin, bu konuyu şöyle bir deşelim, kahveler hazırsa başlıyoruz!
Güzellik Algısı Denen O Zalim İmparatorluk
Önce şu güzellik algısı denen canavarla bir yüzleşelim. Bize ne diyorlar? İncecik bir bel, kalem gibi bacaklar, elma yanaklar ama gıdısız bir çene… Say say bitmez. Sanki hepimiz tek bir kalıptan çıkmak zorundaymışız gibi bir dayatma var. E peki, biz bu kalıba sığmıyorsak ne olacak? Özellikle biz travesti camiasında, bu baskı bazen iki kat daha ağır hissedilebiliyor. Hem toplumun genel geçer güzellik algısıyla hem de camianın kendi içindeki “feminen ideal” ile boğuşuyoruz.
Bir düşünsenize, bir yandan kadın olmanın tüm estetik beklentilerini karşılama çabası, diğer yandan “erkek bedeninden” gelen kemik yapısı, omuz genişliği gibi gerçekler var. Bu denkleme bir de fazladan birkaç kilo eklenince, sanki dünyanın en büyük günahını işlemişiz gibi bir hava estiriliyor. Ama durun bir dakika! Kim yazıyor bu kuralları? Güzellik bakanlığı mı var, imza mı topladılar? Tabii ki hayır. Bu algı, tamamen pazarlama ve tüketim üzerine kurulu bir illüzyon. Ve biz bu illüzyona teslim olmak zorunda değiliz.
Unutmayın, Afrodit heykelleri de balık etliydi, Rönesans tablolarındaki kadınlar da öyle. Demek ki neymiş? Güzellik, zamana, kültüre ve en önemlisi bakanın gözüne göre değişen bir kavrammış. O zaman biz neden 21. yüzyılın bu tek tipçi dayatmasına boyun eğelim ki?
Kilolu Travesti Olmanın “Sözde” Dezavantajları
Şimdi gelelim madalyonun diğer yüzüne. “Amaaan tatlım sen de hep polyannasın, hiç mi zorluğu yok bu işin?” dediğinizi duyar gibiyim. Elbette var. Kimse yok demiyor. Ama biz bunlara “dezavantaj” demek yerine “aşılması gereken minik engeller” diyelim, ne dersiniz?
1. Gardırop Krizi: “Bana Uygun Bir Şey Yok Mu?”
Ah o mağazalar, o kabinler… En büyük savaşlarımızdan biri burada veriliyor, değil mi? Beğendiğin o şahane elbisenin en büyük bedeni bile sana “XL” değil de “XS” gibi geliyorsa, o an dünyan başına yıkılıyor. Hele bir de satış danışmanının o acıyan bakışları yok mu… “Size göre bir şey yok maalesef.” Cümlenin kısalığına, yarattığı etkinin büyüklüğüne bakın!
Evet, bu bir gerçek. Türkiye’de büyük beden giyim sektörü hâlâ emekleme aşamasında. Hele ki bizim gibi hem şık, hem seksi, hem de trendleri takip eden kadınlar için seçenekler oldukça kısıtlı. Ama bu, pes edeceğimiz anlamına mı geliyor? Asla!
Çözüm Ne?
- Terzi En İyi Arkadaşımızdır: Unutmayın, iyi bir terzi sihirbaz gibidir. Kumaşını beğendiğiniz bir şeyi alıp kendi bedeninize göre diktirebilir veya basit bir erkek gömleğini bile inanılmaz feminen bir bluza dönüştürebilirsiniz. Yaratıcılığınızı konuşturun!
- İnternetin Gücü Adına: Artık yurt dışından büyük beden kıyafet getiren butikler, online platformlar var. Biraz araştırma ile harikalar yaratabilirsiniz. Özellikle büyük beden kadınlar için üretim yapan markaların tasarımları, hem kalıp hem de model olarak çok daha başarılı oluyor.
- Vücudunu Tanı: En önemlisi bu. Vücut tipini bilmek, neyin sana yakışıp neyin yakışmayacağını anlamak, alışverişi bir eziyetten keyfe dönüştürür. Belki o daracık kalem etek yerine, belini vurgulayan kloş bir etek sende çok daha harika duracak, kim bilir?
2. Flört Arenası: “Kilolu mu? Hmm…”
Geldik en hassas konulardan birine. Flört dünyası, bazen acımasız bir podyum gibi olabiliyor. Özellikle online dating uygulamalarında, profiline bakan birinin ilk dikkat ettiği şey fotoğrafın oluyor. Ve evet, bazı sığ beyinler, sırf kilolu olduğun için seni bir çırpıda eleyebiliyor. “Ben zayıf seviyorum”cular, “fit olmalı”cılar… Sanki manken ajansına cast direktörü arıyoruz, hayat arkadaşı değil!
Bu durum can sıkıcı mı? Evet. Kalp kırıcı mı? Bazen. Ama bu senin değerinden bir şey eksiltir mi? Kocaman bir HAYIR!
Bakış Açını Değiştir:
Bir adam seni kiloların yüzünden reddediyorsa, aslında sana en büyük iyiliği yapıyordur. Düşünsene, karakterini, zekanı, esprini, ruhunu tanımadan, sadece dış görünüşünün bir detayı yüzünden seni silen bir adamla ne kadar mutlu olabilirdin ki? Bu, doğal bir eleme sistemi. Çürük elmalar, daha sen sepetine koymadan kendi kendilerini ayıklıyorlar. Sana da sağlam, lezzetli ve seni sen olduğun için sevecek olanlar kalıyor. Bir kilolu travesti olarak, aslında yüzeysel insanları hayatından uzak tutmak için bir filtreye sahipsin. Bu bir lütuf!
3. Sağlık Meselesi: “O Kilolar Zararlı Ama…”
Bu argümanı çok duyuyoruz, değil mi? Genellikle hiç samimi olmayan bir “senin iyiliğin için söylüyorum” maskesi arkasına saklanarak gelir. Evet, obezite seviyesindeki aşırı kilonun sağlık sorunlarına yol açabileceği tıbbi bir gerçektir. Ama her kilolu insan sağlıksız, her zayıf insan sağlıklı diye bir kural mı var? Sigara içen, alkolü su gibi tüketen, hiç spor yapmayan bir zayıf mı daha sağlıklı, yoksa kan değerleri mükemmel, düzenli yürüyüşünü yapan, sebzesini meyvesini yiyen balık etli bir kadın mı?
Kilonuz, sağlığınız hakkında endişelenmesi gereken tek kişi sizsiniz ve doktorunuzdur. Başkalarının sözde “sağlık tavsiyeleri” genellikle gizlenmiş bir eleştiriden başka bir şey değildir. Onlara gülümseyip “Teşekkürler canım, doktorumla gayet iyi anlaşıyoruz” deyip geçin.
Avantajlar Geçidi: Kıvrımların Gücü Adına!
Yeterince sözde dezavantajdan bahsettik. Şimdi gelelim madalyonun pırıl pırıl parlayan, göz kamaştıran yüzüne! Kilolu bir travesti olmanın getirdiği o muhteşem avantajlara!
1. Unutulmaz Bir Varlık: Odaya Girdiğinde Deprem Etkisi
Zayıf, minyon kadınlar bir odaya süzülerek girer. Biz ise bir odaya girdiğimizde, o oda bize döner. Bir ağırlığımız, bir varlığımız var bizim. Kahkahamız daha gür çıkar, duruşumuz daha bir heybetlidir. Biz fark edilmemek için çabalamayız, çünkü zaten fark ediliriz. Bu doğal bir auras, doğal bir güçtür. Odaya girdiğinde tüm gözlerin sana çevrildiğini hissetmek, o enerjiyi yönetmek… İşte bu, her kadının harcı değildir. Bu, kıvrımlı kraliçelerin ayrıcalığıdır. Bizim varlığımız, “Ben buradayım!” diye bağırır.
2. Sarılmanın Başkenti: Yastık Gibi Kadınsın!
Şu bir gerçek ki, kimse bir iskelete sarılmak istemez. Bizim sarılmamız başkadır. Sımsıcaktır, samimidir, sarmalayıcıdır. Stresli bir günün sonunda başını yaslayacak bir omuz, sarılınca kendini güvende hissettirecek bir beden… İşte bu paha biçilmezdir. Erkekler buna bayılır! O “yastık gibi kadınsın” lafını bir iltifat olarak alın. Çünkü bu, huzur verdiğiniz, sığınılacak bir liman olduğunuz anlamına gelir. Bizim sevgimiz de, bedenimiz gibi dolgundur.
3. Özgüvenin Zirvesi: Çelik Gibi Sinirler, Sarsılmaz Bir Ruh
Toplumun dayattığı tüm o kalıplara, eleştirilere, bakışlara rağmen dimdik ayakta durup “Evet, ben buyum ve muhteşemim!” diyebilmek, inanılmaz bir özgüven gerektirir. Biz, bu yolda yürürken derimizi kalınlaştırdık. Üç beş kendini bilmezin lafıyla yıkılacak kadınlar değiliz. Kendimizle barıştık, bedenimizi sevdik ve bu sevgiyle parlıyoruz. Bu süreçte kazandığımız o mental güç, hayattaki her zorluğun üstesinden gelmemizi sağlar. Zayıf bir bedene sahip olmak için ruhunu aç bırakanlardan değil, ruhunu doyurarak bedenini kucaklayanlardanız biz. Ve bu, en seksi şeydir. Kendine güvenen bir kadından daha çekici ne olabilir ki?
4. Gerçek Aşkın Mıknatısı
Yukarıda da bahsettim ama tekrar vurgulamak istiyorum. Senin kilolarını değil, seni gören, ruhuna dokunan insanları hayatına çekersin. Bu, ilişkilerinde daha derin, daha anlamlı ve daha gerçek bağlar kurmanı sağlar. Yüzeysel olanlar zaten en başta elenir gider. Geriye, seni gerçekten hak eden, kalbini ve aklını sevecek o özel insanlar kalır. Yani kilolu travesti olmak, aslında bir nevi “kalite kontrol” mekanizmasıdır. Fena mı? Bence şahane!
Peki Ne Yapmalı? Kraliçe Tacını Nasıl Takmalı?
Tamam, konuştuk, anlaştık. Kilolu olmak bir kusur değil, bir özellik. Hatta çoğu zaman bir avantaj. Peki bu gücü nasıl kullanacağız, bu tacı başımıza nasıl konduracağız?
- Kendini Sev, Gerisi Hikaye: Klişe ama en temel kural bu. Aynaya baktığında gördüğün kadını sev. O kadının gamzesini de sev, çatlağını da, selülitini de. Onlar senin hayat haritan, yaşanmışlıkların izleri. Onlar seni sen yapan şeyler. Sen kendini sevdiğinde, etrafına yaydığın enerji değişir ve insanlar da sana o sevgiyle yaklaşmaya başlar.
- Giyinmekten Korkma: “Bu beni kilolu gösterir” diye bir cümleyi lügatından çıkar. Vücudunu saran, renkli, desenli kıyafetler giymekten çekinme. Doğru kalıplarla, doğru kumaşlarla her şeyi giyebilirsin. Önemli olan kıyafetin içinde kendini nasıl hissettiğin. Sen o elbisenin içinde bir kraliçe gibi hissediyorsan, dışarıdan da öyle görünürsün. Unutma, stilin bedenle değil, tavırla ilgisi vardır.
- Bakım Şart: Kilolu olmak, bakımsız olmak demek değildir. Saçların, cildin, tırnakların… Kendine özen göster. Güzel bir makyaj, mis gibi bir parfüm, temiz ve parlak saçlar… Bunlar senin özgüvenini tavan yaptırır ve güzelliğini daha da ortaya çıkarır.
- Duruşunu Düzelt: Omuzlarını düşürüp kambur durma. Dik dur! Omuzlarını geriye at, çeneni kaldır. Duruşun bile, dünyaya verdiğin mesajı değiştirir. “Ben kendimden eminim ve buradayım” mesajını en iyi duruşunla verirsin.
- Sosyal Medyayı Doğru Kullan: Instagram’da sadece zayıf kadınları takip etmek yerine, senin gibi büyük beden ve harika görünen “plus-size” influencer’ları, modelleri takip et. Onların stillerinden, pozlarından, özgüvenlerinden ilham al. Unutma, ne görürsen ona dönüşürsün. Gözünü güzellik ve ilhamla doldur.
Sonuç Olarak…
Canım benim, güzelim benim, kıvrımlı kraliçem… “Kilolu travesti olmak dezavantaj mı?” sorusunun cevabı kocaman bir HAYIR. Bu sadece bir algı, bir yanılsama. Asıl dezavantaj, başkalarının senin için çizdiği daracık kalıplara sığmaya çalışırken kendi ruhunu kaybetmektir.
Senin kilon, senin kusurun değil; senin gücün, senin tahtın. O tahta kurul ve yönetmeye başla. Bırak insanlar senin auranla, kahkahanla, zekanla ve evet, o muhteşem kıvrımlarınla büyülenerek yaşasın. Unutma, dünya standart güzellerle dolu olabilir, ama senin gibi eşsiz, unutulmaz ve heybetli kraliçelerden çok az var. Değerini bil ve parla. Çünkü sen, her halinle bir şahesersin

