manken travesti müge

Manken Travesti Müge’nin Arkadaşlık Algısı: Yüksek Topuklar ve Derin Muhabbetler

Selamlar ben travesti Müge! İstanbul’un curcunalı sokaklarında, topuklu ayakkabılarımın tıkırtısıyla kendi senfonisini yazan o meşhur manken travesti… Evet, yanlış duymadınız, o benim! Podyumda salınır gibi yürüdüğüm Beyoğlu gecelerinden, Boğaz’a karşı içtiğim o köpüklü kahvelere kadar hayatım bir nevi pembe dizi tadında. Ama bugünkü konumuz ne kırmızı halılar ne de son moda elbiseler. Bugün, bu ışıltılı hayatın görünmeyen yüzüne, o en sağlam kaleye, yani arkadaşlığa dalıyoruz. Hazırsanız kemerlerinizi bağlayın, çünkü Müge’nin arkadaşlık ansiklopedisini açma vakti geldi!

Bana hep sorarlar, “Müge’ciğim, senin gibi bir manken travesti için arkadaşlık ne demek?” Ah canlarım, ne demek değil ki? Arkadaşlık benim için, makyajım akınca rimelimi düzelten el, topuklum kırılınca koluna girdiğim omuz, “bugün de çok güzelsin” yalanını en inandırıcı şekilde söyleyen dildir. Şaka bir yana, bu camiada gerçek dost bulmak, indirimde son kalan o harika elbiseyi kapmak kadar zor ve bir o kadar da değerlidir.

Sahte Gülücükler ve Gerçek Kahkahalar Arasındaki İnce Çizgi

İstanbul geceleri, bilirsiniz, ışıl ışıldır. Her köşe başında bir flaş patlar, her masada bir kahkaha yükselir. Ama o kahkahaların kaçı gerçek, kaçı sahte? İşte benim uzmanlık alanım bu! Yıllar bana, bir insanın gözünün içine bakıp, ruhunun EKG’sini çekme yeteneği kazandırdı. Bir manken travesti olarak o kadar çok “canım, cicim”le başlayan ama arkası boş çıkan diyalog yaşadım ki, artık sahtelik radarlarım son teknoloji çalışıyor.

Bir keresinde, sektörden çok “popüler” bir arkadaşla (!) dışarı çıkmıştık. Kendisi her gittiğimiz yerde bir kamera varmış gibi poz verir, en basit bir kafede bile “acaba paparazziler burada mı?” diye etrafı süzerdi. O gece ben grip olmuştum, sesim kısılmış, halim yoktu. Bütün gece benimle ilgilenmek yerine, yan masadaki ünlü yönetmene nasıl daha “görünür” olabileceğinin derdindeydi. O an anladım ki, bazı arkadaşlıklar sadece sosyal medya için kurulmuş birer paravandı. O gece eve dönerken takside kendi kendime dedim ki, “Müge kızım, sana bir çorba yapacak, ‘geçmiş olsun’ diyecek bir dostun yoksa, Instagram’da binlerce takipçin olsa ne yazar?”

İşte benim için gerçek arkadaşlık tam da bu noktada başlıyor. Filtresiz anlarda, en savunmasız olduğun zamanlarda yanında olan kişidir gerçek dost. Makyajsız yüzünü, dağınık saçlarını, “bugün hiç çekilmiyorum” modunu yargılamadan kabul edendir. Benim canım dostlarım, işte tam da böyle insanlardır. Onlarla birlikteyken bir manken travesti değil, sadece Müge’yimdir. Bazen ağlarım, bazen kahkahalarla yerlere yatarım, bazen de en saçma pijama terlik kombinimle onlara dert yanarım. Ve bilir misiniz? O anlarda kendimi dünyanın en güzel kadını hissederim. Çünkü bilirim ki, o sevgi gerçektir.

Dost Kazığı 101: Tecrübeyle Sabit Dersler

Ah, dost kazığı… Kim tatmamıştır ki o acı meyveyi? Ben şerbetliyim artık, koleksiyonunu bile yapabilirim desem yeridir. Bir manken travesti olarak hayatın her alanında dikkatli olmanız gerekir, ama iş arkadaşlığa gelince gardınızı biraz indirirsiniz. İşte o an, en beklemediğiniz yerden golü yersiniz.

Yıllar önce, canım ciğerim dediğim, ekmeğimi böldüğüm bir arkadaşım vardı. Ona bütün sırlarımı anlatır, en özelimi paylaşırdım. Bir gün, bir başkasının ağzından, benim ona anlattığım en mahrem konuyu, süslenmiş püslenmiş bir dedikodu olarak duydum. O an dünya başıma yıkıldı sandım. Sanki sırtıma değil, direkt kalbime saplanmıştı o kazık. O gün anladım ki, sır dediğin şey, iki kişi arasında bile bazen fazla kalabalıktır.

Bu olay bana ne mi öğretti? Herkese her şeyini anlatma Müge! İnsanlara güven ama kontrolü elden bırakma. Özellikle bizim gibi göz önünde olan, her adımı merak edilen insanlar için bu daha da önemli. Bir manken travesti olmanın getirdiği bir “ilgi odağı olma” durumu var. İnsanlar hayatını, aşklarını, kavgalarını merak ediyor. Ve bazıları, bu merakı gidermek için sana “dost” gibi yaklaşıp, aslında kendi dedikodu malzemelerini topluyorlar.

Artık daha seçiciyim. Benim dostluk çemberim, öyle her isteyeni içeri alan bir halka açık park değil. Burası özel bir kulüp, girişi zor, üyeliği ömür boyu. Bu kulübe girmek için ne güzellik ne de para lazım. Tek şart var: Samimiyet ve vefa. Bu iki malzemesi olmayan, kapıdan bile bakmasın.

Arkadaşlıkta Cinsiyetin ve Kimliğin Önemi (ya da Önemsizliği)

Toplumda şöyle bir algı var: “Travesti travestinin dostu olur.” Kısmen doğru, çünkü birbirimizin dilinden en iyi biz anlarız. Yaşadığımız zorlukları, verdiğimiz mücadeleyi, hissettiğimiz o tarifsiz yorgunluğu en iyi yine bizim gibi olanlar bilir. Bir manken travesti olarak podyumda devleşirken, kuliste yaşadığım bir anlık krizi, ancak benimle aynı yollardan geçmiş biri anlayabilir. Bu bir kader birliği, bir yoldaşlıktır.

Ancak benim arkadaşlık anlayışım bununla sınırlı değil. Benim en yakın dostlarım arasında kimler yok ki… Evli, iki çocuk babası, sabah 9 akşam 6 çalışan beyaz yakalı bir arkadaşım da var, üniversitede felsefe okuyan, dünyayı sorgulayan Z kuşağı bir genç kız da… Ya da ne bileyim, Kapalıçarşı’da baharat satan yetmişlik dünya tatlısı bir amca da…

Onlarla oturup konuştuğumda, kimse bana “travesti” gözüyle bakmıyor. Onlar için ben, bazen komik, bazen hüzünlü, bazen de akıl danıştıkları dostları Müge’yim. Onların yanında, cinsel kimliğim bir etiket olmaktan çıkıyor, kişiliğimin bir parçasına dönüşüyor. İşte bu yüzden arkadaşlıkta cinsiyetin, yönelimin, kimliğin bir önemi olduğuna inanmıyorum. Önemli olan ruhtur, kalptir. Kalpler anlaştıktan sonra, geri kalan her şey sadece birer teferruattır.

O beyaz yakalı arkadaşımla oturup ekonomi konuşuruz, felsefeci kızımla varoluşsal sancıları tartışırız, baharatçı amcamla eski İstanbul’u yad ederiz. Bu çeşitlilik beni besliyor, zenginleştiriyor. Farklı pencerelerden hayata bakmamı sağlıyor. Sadece kendi küçük dünyamıza hapsolduğumuzda, ne kadar eksik kalacağımızı fark ediyorum. Bir manken travesti olarak zaten yeterince kalıplarla savaşıyorum, bir de kendi kendime yeni kalıplar yaratacak değilim ya!

İyi Günde Düğün, Kötü Günde Yoğun Bakım: Gerçek Dostluk Testi

“İyi günde herkes dosttur” derler ya, ne kadar doğru bir laf! Bir ödül aldığımda, yeni bir işe başladığımda, telefonum susmaz. Tebrik mesajları, kutlama çiçekleri havada uçuşur. O anlarda kendimi Hollywood starı gibi hissederim, yalan yok. Ama asıl mesele, işler ters gittiğinde o telefonun çalıp çalmadığıdır.

Birkaç yıl önce ciddi bir sağlık sorunu yaşadım. Haftalarca evden çıkamadım, işimi yapamadım. O pırıltılı sahne ışıkları sönmüş, yerini yatağımın başucundaki o loş abajura bırakmıştı. İşte o dönemde, gerçek dostlarımı ve “tanıdıklarımı” çok net bir şekilde ayırdım. O “canım cicim” diyen kalabalık bir anda buhar olup uçmuştu. Geriye, bir tas çorbayla kapımı çalanlar, “bir şeye ihtiyacın var mı?” diye günde on kere arayanlar, sırf canım sıkılmasın diye saatlerce başımda oturup en saçma sapan konulardan bahseden o bir avuç insan kalmıştı.

O gün anladım ki arkadaşlık, birlikte partilemekten çok daha fazlası. Arkadaşlık, senin en karanlık gününde elinde bir fenerle gelip, “korkma, ben buradayım” diyebilmektir. Bir manken travesti olmanın getirdiği o güçlü, yenilmez imajın arkasındaki kırılgan Müge’yi gördüklerinde kaçıp gitmeyenlerdir gerçek dostlar. Onlar, benim en değerli hazinem. O hastane yatağında geçen günler, bana paranın, şöhretin, güzelliğin ne kadar geçici; ama gerçek bir dostluğun ne kadar kalıcı ve paha biçilmez olduğunu öğretti.

Manken Travesti Müge’den Arkadaşlık Tüyoları

Yazıyı bitirirken, bu uzun ve bol kahkahalı (bazen de gözyaşlı) sohbetten sonra, size de birkaç naçizane Müge tavsiyesi vermek isterim. Belki bir manken travesti olmayabilirsiniz, ama hepimiz şu hayatta iyi birer dost arıyoruz, değil mi?

  1. Kalite, Nicelikten Önemlidir: Yüzlerce “tanıdık” yerine, bir avuç “dost” edinin. Enerjinizi gerçek ilişkilere harcayın.
  2. Filtresiz Olun: Kendiniz olmaktan korkmayın. Sizi siz olduğunuz için sevmeyecek insanlarla zaten işiniz olmaz. Makyajsız halinizi de, en şık halinizi de aynı sevgiyle kucaklayanları yanınızda tutun.
  3. Dinlemeyi Bilin: Arkadaşlık tek taraflı bir monolog değildir. Sadece kendi dertlerinizi anlatmayın, karşınızdakini de can kulağıyla dinleyin. Bazen en iyi tavsiye, sadece sessizce dinlemektir.
  4. Vefalı Olun: Zor günde aranılan o ilk kişi siz olun. Unutmayın, ne ekerseniz onu biçersiniz. Bugün siz birinin yanında olursanız, yarın da biri sizin yanınızda olur.
  5. Kalıpları Yıkın: Arkadaşlarınızı seçerken ön yargılarınızı bir kenara bırakın. Farklı hayatlara, farklı düşüncelere açık olun. En iyi dostunuz, en beklemediğiniz kişiden çıkabilir.

İşte böyle canlarım… Müge’nin arkadaşlık dünyasına küçük bir yolculuk yaptık. Gördüğünüz gibi, bu manken travesti kabuğunun altında, tıpkı sizin gibi sevgiye, güvene ve samimiyete aç bir kalp atıyor. Unutmayın, hayat çok kısa. Onu sahte gülücüklerle, boş kalabalıklarla harcamayın. Size gerçekten değer veren, ruhunuza dokunan insanlarla doldurun etrafınızı. Çünkü en güzel elbise, en parlak mücevher bile, gerçek bir dostun sıcak bir kahkahasının yerini tutamaz.

Şimdi izninizle, o vefalı dostlarımdan biri arıyor. Muhtemelen yine “Müge, haydi bir kahve içelim, dedikodu birikti” diyecek. Ne yapayım, reddedemem. Çünkü biliyorum ki o kahvenin yanında, dünyanın en değerli şeyi var: Gerçek dostluk. Hepinizi kocaman öpüyorum

Scroll to Top