esenyurt travestileri

Esenyurt Travestileri: Beton Ormanın Renkli Çiçekleri ve Vazgeçilmezleri

Bugün rotamızı o bildik turistik yerlerden biraz daha batıya, İstanbul’un kalbinin belki de en hızlı attığı yerlerden birine, Esenyurt’a çeviriyoruz. “Esenyurt’ta ne var ki?” diyenleri duyar gibiyim. Durun, hemen yargılamayın. Çünkü bu beton ormanının içinde, gökdelenlerin gölgesinde öyle renkli, öyle hayat dolu çiçekler açıyor ki, görmeniz lazım. Evet, doğru tahmin ettiniz; bugünkü konumuz Esenyurt travestileri ve onların bu kaotik ama bir o kadar da eğlenceli dünyası!

Şimdi kemerlerinizi bağlayın, çünkü sizi kahkahası bol, biraz dedikodulu, bolca samimi bir yolculuğa çıkarıyorum. Bu yazıda Esenyurt’un o meşhur gri binaları arasında parıldayan yıldızları, yani travesti komünitesini ve onların “olmazsa olmazlarını” mercek altına alacağız. Makyaj çantasının demirbaşlarından, gece yarısı gelen aşerme krizlerine, en sevdikleri takılma mekanlarından, “ay yine mi sen!” dedikleri taksici abilere kadar her şeyi konuşacağız. Hazırsanız, Esenyurt’un arka sokaklarında tatlı bir gezintiye başlayalım!

Neden Esenyurt? Şehrin Yeni Gözdesi mi, Mecburiyet Caddesi mi?

Önce şu temel soruyu bir cevaplayalım: Neden Esenyurt? Nişantaşı’nın ışıltılı caddeleri, Cihangir’in bohem kafeleri varken, neden şehrin bu ucundaki, her gün yeni bir sitenin yükseldiği bu semt? Cevap aslında biraz karışık, biraz da hayatın ta kendisi gibi.

Birincisi, ve belki de en önemlisi, “ekonomi” canım. Kiraların arşa çıktığı İstanbul’da, Esenyurt hala daha yaşanabilir, daha ulaşılabilir bir seçenek sunuyor. Gökdelenlerin tepesindeki o milyon dolarlık dairelerden bahsetmiyorum elbette. Ama o sitelerin arasında, daha insancıl bütçelerle kafa sokacak bir ev bulmak mümkün. E hal böyle olunca, hayatını kendi kurmaya çalışan, kendi ayakları üzerinde duran cesur kızlarımız için Esenyurt, bir nevi sığınılacak liman oluyor. Burada hem daha geniş, daha ferah evlerde yaşayıp hem de “o ay kirayı nasıl ödeyeceğim” derdini bir nebze olsun hafifletebiliyorlar.

İkincisi ise o meşhur “bana kimse karışamaz” özgürlüğü. Esenyurt o kadar kalabalık, o kadar kozmopolit ki… Kimin nerden geldiği, ne yaptığı, ne giydiği pek kimsenin umurunda değil. Herkes kendi derdinde, kendi koşturmacasında. Bu durum, toplum baskısından bir nebze olsun uzaklaşmak, kendi gibi olabilmek isteyenler için harika bir ortam yaratıyor. Mahalle baskısı dediğimiz o görünmez duvarlar, Esenyurt’un o devasa site duvarlarının yanında biraz daha alçak kalıyor sanki. Burada sabah makyajsız, terlikleriyle markete giden bir travesti de görebilirsiniz, gece en şık haliyle topuklularının üzerinde salınanını da. Ve en güzeli ne biliyor musunuz? Kimse dönüp ikinci kez bakmıyor bile. İşte bu, paha biçilemez bir konfor.

Son olarak, Esenyurt bir “network” merkezi. Yani, yalnız değilsin! Senin gibi olan, seni anlayan, derdine ortak olacak yüzlerce insan var. Bu da yeni bir şehre veya yeni bir hayata atılan biri için inanılmaz bir güç demek. Komşunla bir kahve içip dertleşebilir, “ay bu fondöten yüzümde kalıp gibi durdu, sen ne kullanıyorsun?” diye akıl danışabilirsin. Bu dayanışma ağı, Esenyurt travestileri için semti sadece bir yaşam alanı değil, aynı zamanda kocaman bir aile yuvası haline getiriyor.

Bir Esenyurt Travestisinin “Hayatta Kalma Kiti”: Vazgeçilmezler Listesi

Gelelim en eğlenceli kısma! Bir Esenyurt travestisinin çantasında, evinde, hayatında neler olmazsa olmaz? İşte size içeriden, en samimi haliyle bir “vazgeçilmezler” listesi.

1. Makyaj Çantası Değil, Cephanelik: O Fondöten Buraya Gelecek!

Esenyurt’ta yaşayan bir travestinin makyaj çantası, basit bir güzellik kutusu değildir. O, bir savaş sanatçısının cephaneliğidir. Çünkü o makyaj, sadece güzelleşmek için değil, aynı zamanda günün getireceği her türlü zorluğa karşı bir zırhtır.

  • Kapatıcılığı Arşa Çıkmış Bir Fondöten: Öyle BB krem falan kesmez. Esenyurt’un tozuyla, dumanıyla, hayatın silleleriyle başa çıkabilecek, porselen gibi bir cilt vaat eden o en baba fondöten şart. Hatta bazen iki kat geçilir, ne olur ne olmaz.
  • Beton Etkili Saç Spreyi: Rüzgarlı Esenyurt akşamlarında o kusursuz yapılmış saçların bir telinin bile oynamaması lazım. O yüzden en sert, en güçlü, adeta saçı duvara yapıştıracak cinsten bir sprey, çantanın demirbaşıdır.
  • Göz Kalemi ve Eyeliner Kardeşliği: Bakışlar her şeydir! O gözler öyle bir çekilecek ki, metrobüsten bakan bir daha bakacak. Eyeliner kuyruğu, Esenyurt’un en işlek caddesi kadar uzun ve kusursuz olmalı. Biri akarsa, diğeri onu tutar. Tam bir ekip çalışması.
  • Takma Kirpik (En Az 3 Boy): Gündüz için daha doğal olanlar, akşam için “pisti bana bırakın” diyenler ve “acil durum” için arabada veya çantada unutulmuş o tekli kirpik… Takma kirpik, ifadenin anahtarıdır. Yapıştırıcısı da her zaman taze olmalı, sonra gece yarısı bir kanadı düşmüş kelebeğe dönmek var işin ucunda.

2. Gardırop Meselesi: “Bugün Ne Giysem?” Sorunsalı

Esenyurt’un iklimi değişkendir, insanı da… O yüzden gardırop her duruma hazırlıklı olmalı.

  • Payet, Sim, Işıltı: Gündüz ne kadar salaş ve rahatsa, gece o kadar iddialı olmak bir kuraldır. Payetli bir elbise, ışıltılı bir bluz, parlak bir tayt… Esenyurt geceleri karanlık olabilir ama bizim kızlar kendi ışığını kendi yaratır. O payetler, sokak lambalarının altında disko topu gibi parlamalı.
  • Topuklu Ayakkabı Koleksiyonu: “Topuklu olmadan asla!” mottosuyla yaşanır. Ama her topuklu Esenyurt yollarına uygun değildir. Hem şık olacak, hem de bozuk kaldırımlarda bilek burkulmasına sebep olmayacak o “joker” ayakkabıyı bulmak bir sanattır. Bir de tabii ki, gece sonunda pes edip çantadan çıkarılan o katlanabilir babetler var. Onlar gerçek kahramanlar.
  • Rahatlığın Kalesi: Eşofman Takımı ve Terlik: Gün boyu koşturmaca, iş güç derken eve gelindiğinde ilk yapılan şey, o daracık kıyafetlerden ve topuklulardan kurtulmaktır. İşte o an, en sevilen, belki biraz rengi solmuş ama inanılmaz rahat o peluş eşofman takımı ve pofuduk terlikler devreye girer. Bu, günün en huzurlu anıdır.

3. Mutfak Maceraları: Gece Yarısı Gelen O Kurt Açlığı

Gece uzun, enerji ihtiyacı yüksek. Dolayısıyla mutfak, bir Esenyurt travestisinin en stratejik alanıdır.

  • Pratik Atıştırmalıklar: Eve yorgun argın gelindiğinde kimse bir saat yemekle uğraşamaz. O yüzden buzlukta hazır bir lahmacun, dolapta bir paket noodle, çekmecede birkaç paket cips hayat kurtarır. Özellikle gecenin 3’ünde arkadaşla yapılan dedikodu seanslarının yanında harika gider.
  • Acı Sos ve Turşu Suyu: Nedendir bilinmez, acıya karşı özel bir sevgi vardır. Makarnanın üzerine boca edilen acı soslar, yemeğin yanında içilen koca bir bardak turşu suyu… Hem metabolizmayı hızlandırır (iddia o ki), hem de o yorgunluğu bir anda alır götürür.
  • Online Sipariş Uygulamaları: Telefonun ana ekranında, en az 5 farklı yemek sipariş uygulaması bulunur. Her birinin favori restoranları, kayıtlı adresleri hazırdır. “Bu gece ne yesek?” sorusunun cevabı genellikle “dur bi’ bakalım app’te ne var” olur. Kurye abilerle artık kanka olunmuştur.

4. Sosyal Hayat ve Teknoloji: “Alo, Neredesin Aşkım?”

Hayat sadece ev ve işten ibaret değil. Esenyurt travestileri için sosyal çevre ve iletişim her şeydir.

  • Powerbank (Taşınabilir Güç Kaynağı): Şarjı biten bir telefon, dünyayla bağlantısı kopmuş bir insan demektir. O yüzden çantadan asla eksik olmaz. Arkadaşla buluşma planı, gelen iş teklifi, potansiyel bir flörtün mesajı… Hepsi o telefona bağlı. Şarj %20’nin altına düştüğünde hafif bir panik başlar.
  • WhatsApp Grupları: “Kızlar Toplandık”, “Esenyurt Güzelleri”, “Dedikodu Kazanı”… Bu gruplar, haberleşme merkezi gibidir. Kim nerede, ne yapıyor, hangi mekanda indirim var, falanca kimle görülmüş… Bütün bilgiler anında bu gruplara düşer. Bir nevi modern zamanın haber ajansı.
  • Güvenilir Taksi Durağı: Esenyurt’un bir ucundan diğer ucuna gitmek bazen şehirlerarası yolculuk gibi gelebilir. Bu yüzden, seni tanıyan, laf etmeyen, yolu uzatmayan, müziğin sesini açtığında “abla ne güzel şarkıymış” diyen o güvenilir taksici abinin numarası, telefon rehberinin en başında yer alır. O, bir taksiciden daha fazlasıdır; gecenin sırdaşıdır.

Esenyurt’ta Bir Gün: Metrobüs, Dedikodu ve Bolca Kahkaha

Peki, Esenyurt travestileri için sıradan bir gün nasıl geçer? Aslında oldukça tempolu ve renkli.

Sabah, genellikle öğlene doğru başlar. Gecenin yorgunluğunu atmak için iyi bir uyku şarttır. Uyanır uyanmaz ilk iş telefona sarılıp WhatsApp gruplarında bir gece önce neler kaçırılmış ona bakılır. Ardından kahve eşliğinde o günün planı yapılır. Kuaföre mi gidilecek, alışveriş mi yapılacak, yoksa bir arkadaşla buluşulup kahve falı mı baktırılacak?

Günün en büyük meydan okumalarından biri, metrobüse binmektir. Özellikle iş çıkış saatlerinde o kalabalığa girmek, tam bir hayatta kalma mücadelesidir. Ama yılların verdiği tecrübeyle en stratejik kapı bulunur, en boş yer gözüne kestirilir ve o kalabalık bir şekilde yarılır. Metrobüs yolculuğu, aynı zamanda bir podyumdur. O günkü kombinin, makyajın ve saçın ilk kritiği burada, diğer yolcuların meraklı bakışları arasında yapılır.

Akşam olduğunda ise Esenyurt canlanır. Kızlar hazırlanır, en güzel elbiseler giyilir, makyajlar tazelenir ve geceye akılır. Bu, illa dışarı çıkmak anlamına gelmez. Bazen en güzel gece, en yakın arkadaşın evinde, çekirdek çitleyerek ve saatlerce bitmeyen sohbetler ederek geçer. Birbirlerinin dertlerini dinler, sevinçlerini paylaşır, gelecek hayalleri kurarlar. Bu ev buluşmaları, o şaşalı gecelerden çok daha değerlidir. Çünkü burada maskeler iner, en gerçek, en savunmasız halleriyle sadece “kendileri” olurlar. Bu anlarda atılan kahkahalar, Esenyurt’un en yüksek gökdeleninden bile daha yükseğe ulaşır.

Sonuç: Betonun Arasından Sızan Gökkuşağı

Esenyurt, ilk bakışta soğuk ve ruhsuz görünebilir. Gri binalar, bitmeyen inşaatlar, kalabalık caddeler… Ama biraz daha yakından baktığınızda, o betonun çatlaklarından sızan, her şeye rağmen solmayan, capcanlı bir gökkuşağı görürsünüz. İşte Esenyurt travestileri, bu gökkuşağının ta kendisidir.

Onlar, hayatın tüm zorluklarına, önyargılara ve sıkıntılara rağmen neşelerinden, renklerinden ve umutlarından hiçbir şey kaybetmeyen modern zaman savaşçılarıdır. Kendi kurallarını koyar, kendi dünyalarını yaratır ve bu devasa metropolün orta yerinde kendilerine ait bir vaha inşa ederler. Payetli elbiseleri, beton gibi saç spreyleri ve asla yüzlerinden eksik etmedikleri o cüretkar gülümsemeleriyle, Esenyurt’a ve aslında tüm İstanbul’a “Biz buradayız ve hiçbir yere gitmiyoruz!” diye haykırırlar.

Eğer bir gün yolunuz Esenyurt’a düşerse, kafanızı kaldırıp sadece gökdelenlere bakmayın. Sokaklarda yürüyen, kahkaha atan, hayat dolu o renkli insanları da fark edin. Çünkü İstanbul’u İstanbul yapan sadece tarihi yarımadası ya da Boğaz manzarası değil, aynı zamanda Esenyurt gibi semtlerde, kendi hikayesini yazan cesur ruhlarıdır. Onlar, bu şehrin en parlak, en beklenmedik yıldızlarıdır.

Scroll to Top